birsorubiryanıt Arşivinde Ara

birsorubiryanıt / ARADIĞINIZDAN FAZLASI

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Zamirden türemiş zarf nedir?

 

Zamirlere getirilen "-ce" ekiyle zarf türetilebilir.

Ben-ce bu soru yanlış. (ben: zamir, ben-ce: zarf)

Olayları kendi-m-ce yorumlamak istedim. (kendi: zamir, kendi-m-ce: zarf)

Sen-ce ben yanlış mı yapıyorum. (sen: zamir, sen-ce: zarf)

Yüklemi fiilimsi olan cümleler isim cümlesi mi fiil cümlesi midir?

 


Fiilimsiler isim soylu (isim, sıfat, zarf) sözcüklerdir. Bu sözcükler isim soylu sözcükler gibi ek-fiil aldıklarında yüklem olabilirler. 

Yüklemi isim soylu bir sözcük olan her cümle isim cümlesidir.


Tek isteği bu şehirde yaşa-mak-tı. (isim-fiil) / Ad cümlesi

O hep ara-y-an-dı, sor-an-dı. (sıfat-fiil) / Ad cümlesi

Bu yazıda takıldığı tek söz koş-up-muş. (zarf-fiil) / Ad cümlesi


Not: Bu cümlelerin olumsuzu -me / -ma ekiyle değil, "değil" sözcüğüyle yapılır.

Tek isteği bu şehirde yaşa-mak değildi.

O hep ara-y-an sor-an değildi.

Bu yazıda takıldığı tek söz koş-up değilmiş.



Tamlanan eki düşmüş ad tamlaması nedir?




Tamlayanı zamir olan ad tamlamalarında bazı durumlarda tamlanan eki söylenmez. Bu türden ad tamlamalarına tamlanan eki düşmüş ad tamlaması veya ad tamlamasında tamlanan ekinin düşmesi denir.

ben-im ev (benim evi-im)

senin ev (senin ev-in)

onun ev (onun ev-i)

bizim ev (bizim evi-imiz)

sizin ev (sizin ev-iniz)

onların ev (onların ev-leri)



Yalın durumda olmak ne demektir?

Yalın durumda olmak; ad soylu bir sözcüğün, ad durum eklerinden hiçbirini almamış olması demektir. 


Kapı sezsizce açıldı.

Biz Ankara'yı çok seviyoruz.

Sabahleyin Ayla okula gitti.

Size de bir çanta verelim.


Yalın durumdaki sözcüklerin cümledeki görevi özne ya da belirtisiz nesnedir.


Öğretmen, öğrencisini geleceğe hazırlayandır. (özne-yalın halde)

Bu gül gerçekten güzel kokuyor. (özne-yalın halde)

Kırmızı sana yakışıyor. (özne-yalın halde)

Anneme kazak aldık geçen hafta. (belirtisiz nesne-yalın halde)

Size bir demet sevgi getirdim. (belirtisiz nesne-yalın halde) 


Not: Bir sözcük çoğul eki ya da iyelik eki almış olsa da, ad durum eklerinden hiçbirini almadığı sürece, yalın haldedir. 


Çocuklar iki gün önce bizi aradı.

Arkadaşlar, kıyafetiniz okul için uygun değil! 

Bu gömleğin yakası iyice yıpranmış.




Üleştirme ne demektir?

 


Üleştirme, paylaştırma anlamına gelen bir sözcüktür. Bu sözcük eşitlik anlamını içerir.

beşer, altışar, yedişer, üçer...


Üleştirme anlamlı sözcükler genellikle sıfat olarak kullanılır. Bu türden sıfatlara üleştirme sıfatı denir.

Her öğrenciye ikişer kalem verildi.

Çocuklara beşer ceviz getirdik.


Üleştirme sözcüklerinden -li ekiyle durum zarfı türetilebilir.

Kalemleri beşerli paketleyeceksiniz.


Üleştirme sözcüklerinin yinelenmesiyle ikilemeler oluşturulabilir.

Kalemler beşer beşer paketlenecek.

Taşlar ikişer ikişer dizilmeliydi


Hızlı Okuma




Çağımız, hız çağı. Öyle bir hız çağı ki her saat değil, her saniye birçok yeni kavramı, aracı, yapıyı, gelişmeyi hayatımıza sokmakta veya hayatımızdan alıp götürmekte.

Yaşam, her an ve çok hızlı bir şekilde değişiyor, yenileniyor. Bize de bu değişime ve yenilenmeye ayak uydurmak kalıyor.

Kuşkusuz bu değişimin en önemli merkezi; insan, yazı ve yazıyla aktarılan iletilerdir.

Bu süreçte insanı ve yaşamı anlayabilmek ve anlamlandırabilmek için okumak; çağa ayak uydurabilmek için ise çok ve hızlı okumak gerek.

İşte bu çalışma, sizlere hızlı okuma ve aynı doğrultuda hızlı kavrama ve anlama yetisi kazandırmak amacıyla hazırlanmıştır.

Çalışmam içinde, şu ana kadar hiçbir yerde uygulanmamış, ilk defa karşılaşacağınız, birçok değişik tekniğe dayanan, özgün uygulamalarla karşılaşacaksınız.

Umarım bu çalışma hızlı okuma, hızlı kavrama uğraşınızda sizlere kılavuz olur.

Sevgilerimle











Bir Çift Beyaz Ayakkabı - Kamil Baki


Geçen gün alışveriş yapmak için evden çıkmıştım, biraz ilerleyip sağa döndüğümde sokağın başında biri bir yana diğeri başka bir yana savrulmuş bir çift çocuk ayakkabısıyla göz göze geldim. Beyaz pırıl pırıl bir çift kız çocuğu ayakkabısıydı.

Biraz duraksadım ve yürüyüp gittim.

Marketten alınacaklar vardı. Arkama sağıma bakmadan uzaklaşıp gittim.

Alınacakları marketten aldıktan sonra, aynı yoldan eve yöneldim.

Biraz önce ayakkabıları gördüğüm yere geldiğimde ayakkabıların yerde olmadığını fark ettim.

Sağıma soluma baktığımda duvarın üstünde o beyaz ayakkabılar gözüme ilişti .

Ayakkabılar duvarın üstünde bana bakıyordu.

Bir çift ayakkabı.

Beyaz pırıl pırıl bir çift kız çocuğu ayakkabısı.

Yerden alınmış, özenle duvarın üstüne konmuştu.

Bir ayakkabının ne olduğunu, ne anlam ifade ettiğini bilen biri tarafından alınıp, duvarın üstüne kaldırıldığı kesindi.

O an kendime çok kızdım. Ben neden o ayakkabıları yerden alıp bir kenara koymayı düşünmemiştim?


Mutlaka bir sahibi olmalıydı.

Ne olmuştu acaba?

O ayakkabılar neden sokaktaydı?

Sahibini başına bir şey mi gelmişti?

Sorular, sorular... Kafamda ardı ardına sıralandı.


Belki de yenisi geldiği ya da artık gereksinim duyulmadığı için sokağa atılmıştı o ayakkabılar.

Olamaz mıydı?

Olabilirdi.

Kafam bunlarla meşgulken bir de baktım ki evin önündeyim.

Kapıyı açıp içeri girdim. Eşim elimdekileri alıp mutfağa götürdü.

Ben de oturma odasına geçtim. Televizyonun karşısında dalıp gitmişim çocukluk yıllarıma.

Bayram akşamları geldi gözümün önüne.

Bayramlıklarımız, ayakkabılarımız, kıpır kıpır eden yüreğimiz...

Sabah olmayı bilmezdi o gecelerde.

Yatağımızdan kalkıp kalkıp bakardık ayakkabılarımıza, bayramlıklarımıza.


Televizyonun karşısında ne kadar geçti bilmiyorum. Eşimin sesiyle irkildim.

Kamil, Kamil... ekmek almayı unutmuşsun.

Yerimden kalktım eşimin yanına gittim, hemen alıp geleyim, dedim.

Yemek hazır, fazla oyalanma, dedi.

Kapıyı açıp aşağıya indim. Biraz yürüyüp köşeyi dönünce gözüm duvarın üstüne gitti ister istemez.

Ayakkabılar yoktu.

....!!!


Umarım, bir değer ifade eden, güzel bir yerdedir şimdi o beyaz ayakkabılar.

Kamil Baki
 Eğitimci Yazar








Çocuklara Harika Öyküler: Sinan ve Canan Okul Yolunda - Kamil Baki

 

Sinan’la Canan bir gün okula gidiyorlardı. Okula yaklaştıklarında Sinan,

“Aaa, bak yerde bir zarf var.” dedi.

Sinan, birkaç adım attı ve yerdeki zarfa uzanıp zarfı aldı ve çabucak zarfı açtı. Sinan’ın gözleri bir anda parladı.

“Ooo, 300 lira… Yaşasın, yakında kumbarada çok param olacak.” dedi Canan’a.

Canan şaşırmıştı. Sinan’a,

“Sen bu parayı kumbarana mı atacaksın?” dedi.

Sinan,

“Evet, kumbarama atacağım. Kumbaram kısa sürede dolmalı. Yoksa yazı yine bisikletsiz geçirmek zorunda kalacağım.”

Canan,

“Nasıl yani?”

Sinan,

“Babam, kumbaramı doldurduğumda bana bisiklet alacağını söyledi.”

Canan,

“Ama, Sinan o para senin değil ki...”

Sinan,

“Olsun, o parayı ben buldum; o para artık benim.”

Canan,

“Bence yanlış düşünüyorsun. O para senin değil. Sahibini bulup o parayı sahibine teslim etmen gerekir.”

Onların böyle heyecanlı konuştuklarını gören İlyas yanlarına gelip

“Arkadaşlar, ne oldu, ne tartışıyorsunuz?” dedi.

Canan,

“Sinan, yolda 300 lira buldu. O para artık benim, diyor.”

İlyas,

“Sinan’cım, o parayı sen kaybetseydin ve ben bulsaydım ne yapardın?”

Sinan hiç düşünmeden,

“Parayı isterdim.” diye cevap verdi.

İlyas,

“Vermiyorum, deseydim ne yapardın?”

Sinan,

“Öğretmenime söylerdim.”

İlyas,

“O zaman senin de yolda para bulduğunu öğretmenimize söylemen gerekiyor sanırım bence”

Sinan,

“Haklısın arkadaşım. Hemen öğretmenimizi bulup söyleyelim.”

Canan,

“Tebrik ederim Sinan’cım, doğrusu bu!”

Sinan, Canan ve İlyas güle oynaya okula gidip sınıfın kapısında öğretmenlerini beklemeye başladılar.

Zil çalıp öğretmenleri gelince Sinan,

“Öğretmenim okula gelirken yolda 300 lira buldum, o parayı size teslim etmek istiyorum.” dedi.

Öğretmen,

“Aferin, Sinan’cım. Kaybeden mutlaka üzülmüştür. Onu sahibine ulaştırmamız lazım. Sen bana şimdi parayı tam nerede buldun onu söyle bakalım.

Sinan,

“Mehmet Bakkalı geçtikten sonra kaldırımda buldum öğretmenim.”

Öğretmen,

“Çocuklar, ben dersten sonra Mehmet Bakkala gider, kendisine para kaybettiğini söylenen birisi uğrayıp uğramadığını sorarım, varsa parayı sahibine teslim ederim; yoksa öyle biri çıktığında bize haber vermesini söylerim.”

Sinan,

“Teşekkür ederim öğretmenim, umarım paranın sahibi bulunur.”

Öğretmen,

“Umarım Sinan’cım bulunur.”

Olayın üstünden birkaç gün geçmişti ki okula yaşlı biz teyze gelip kapıdaki güvenlik görevlisine adının Meltem olduğunu ve Selin Öğretmen’le görüşmek istediğini söyledi.

Görevli, Meltem Hanım’ı Selin Öğretmenin yanına götürüp,

“Selin Hanım, hanımefendi sizinle görüşmek istiyor.”

Selin Öğretmen,

“Buyurun şöyle.” deyip Meltem Hanım’a yer gösterdi. Sonra “Bir şey içer miydiniz?” diye sözüne devam etti.

Meltem Hanım,

“Teşekkür ederim bir şey almayayım. Ben sizin değerli zamanınızı almak istemem.”

Selin Öğretmen,

“Olur mu öyle şey!”

Meltem Hanım,

Beni Mehmet Bakkal gönderdi. Geçen gün oğluma göndereceğim parayı onun dükkanının civarında düşürmüşüm. Bankaya gittiğimde göndereceğim paranın cebimde olmadığını fark ettim ve çok üzüldüm.

Oğlum şu an Gaziantep’te asker. Her ay ona ihtiyaçları için bir miktar para gönderiyorum. Bu ay parayı kaybettiğim için gönderemedim. Oğlumu arayıp olayı anlattığımda,

“Üzülme anne, benim daha param var. Gelecek ay gönderirsin.” dedi.

“Biliyorum onun parası bitmiştir, çünkü ben ona imkanım olmadığı için çok para gönderemiyorum. O, sadece beni üzmemek için öyle söylüyor.

Selin Öğretmen,

“Üzülmeyin oğlunuza göndereceğiniz parayı öğrencim Sinan yolda bulmuş, bana teslim etti. Paranız bende.

Selin Öğretmen, çantasını açıp çantasında Sinan’ın bulduğu zarfı çıkartıp Meltem Hanım’a uzattı.

“Buyurun oğlunuzun parası, güle güle harcasın.” dedi.

Meltem Hanım’ın mutluluğu gözlerinden okunuyordu,

“Öğretmenim çok teşekkür ederim, oğlum çok mutlu olacak. Ona sizden ve öğrencilerinizden söz edeceğim. Eğer izniniz olursa bir an önce bankaya gitmek istiyorum.” dedi.

Selin Öğretmen,

“İzin sizin. Oğlunuza bizden de selam söyleyin.”

Bu olayın üstünden yaklaşık üç hafta geçmişti. Selin Öğretmen elinde bir paketle sınıfa geldi.

Çocuklar, Meltem Teyzenin oğlu Çağdaş, bize Gaziantep’ten mektup göndermiş. Çağdaş’ın gönderdiği mektubu size okumamı ister misiniz?

Öğrenciler hep bir ağızdan,

İsteriz öğretmenim!

Pekiyi, okuyorum çocuklar!

“Sevgili kardeşlerim. Adım Çağdaş. Şu an Gaziantep’te askerlik görevimi yapmaktayım. Yaklaşık beş ay sonra askerlik görevim bitiyor. Oraya gelince hepinizi görmek, yanaklarınızdan tek tek sizleri öpmek istiyorum.

Annem sizleri, sizlerin o güzel davranışınız anlattı. Sizlerle gururlandım. Ülkeme, ülkemin geleceğine olan inancım bir kat daha arttı.

Ben araştırmayı, incelemeyi seven bir insanım. Gaziantep’e geldiğimde Gaziantep’le ilgili çok şey bilmiyordum.

Çarşı izinlerimde Gaziantep’i gezme, dolaşma, tanıma fırsatım oldu. Bu süreçte Gaziantep’le ilgili bilmediğim bir şey öğrendim. Gaziantep, Mustafa Kemal Atatürk’ün nüfusa kayıtlı olduğu ilimizmiş meğer.

Sizlere, bu güzel ülkeyi bizlere emanet eden, bizim geleceğimiz için kendi hayatını hiçe sayıp hiçbir fedakarlıktan çekinmeyen Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün nüfusa kayıtlı olduğu Gaziantep’teki fotoğrafını gönderiyorum. Umarım beğenirsiniz. En kısa sürede görüşmek üzere.

Selin Öğretmen,

Çocuklar, Çağdaş ağabeyiniz bizlere çok değerli bir hediye göndermiş. O hediyeyi ben sizler adına sınıfımızdaki panoya asıyorum. Kendisi ziyaretimize geldiğinde ayrıca teşekkür ederiz.

Tüm öğrenciler Çağdaş ağabeyleri tarafından gönderilen fotoğrafı görmek üzere panonun etrafında toplandı ve panonun önünde büyük bir alkış tufanı koptu.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ne Okumalıyım: Jostein Gaarder

 


Jostein Gaarder 1952 yılında Oslo’da dünyaya gelmiştir. Annesi öğretmen babası okul müdürlüğü yapmıştır. Annesi de çocuk kitapları yazan bir yazardır.

Liseden sonra Oslo Üniversitesinde İskandinav Dilleri, Düşünce Tarihi ve Dinler Tarihi bölümünden mezun olmuştur. Bir kolejde felsefe ve edebiyat öğretmenliği yapmıştır. Eşi ile birlikte çevre sorunlarını konu alan Sofie Vakfını kurmuştur.

Jostein Gaarder Sofie’nin Dünyası romanı ile tanınmıştır. Kitaplarında akıcı bir anlatım dili kullanmaktadır. Sofie’nin Dünyası eserinden sonra İskambil Kağıtlarının Esrarı isimli edebiyat çevrelerince beğenilmiştir.

Çok fazla kitaba imza atmış olan yazar okuyucularına felsefi sorular sorarak felsefeyi sevdirmeyi başartmıştır.

Anlayarak Hızlı Okuma

Çağımız, hız çağı. Öyle bir hız çağı ki her saat değil, her saniye birçok yeni kavramı, aracı, yapıyı, gelişmeyi hayatımıza sokmakta veya hayatımızdan alıp götürmekte.

Yaşam, her an ve çok hızlı bir şekilde değişiyor, yenileniyor. Bize de bu değişime ve yenilenmeye ayak uydurmak kalıyor.

Kuşkusuz bu değişimin en önemli merkezi; insan, yazı ve yazıyla aktarılan iletilerdir.

Bu süreçte insanı ve yaşamı anlayabilmek ve anlamlandırabilmek için okumak; çağa ayak uydurabilmek için ise çok ve hızlı okumak gerek.

İşte bu çalışma, sizlere hızlı okuma ve aynı doğrultuda hızlı kavrama ve anlama yetisi kazandırmak amacıyla hazırlanmıştır.

Çalışmam içinde, şu ana kadar hiçbir yerde uygulanmamış, ilk defa karşılaşacağınız, birçok değişik tekniğe dayanan, özgün uygulamalarla karşılaşacaksınız.

Umarım bu çalışma hızlı okuma, hızlı kavrama uğraşınızda sizlere kılavuz olur.

Sevgilerimle




Hepisinden İyice Bir Gönüle Girmektir - Yunus Emre


İlim İlim Bilmektir.

İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendin bilmezsin
Ya nice okumaktır

Okumaktan murat ne
Kişi Hak'kı bilmektir
Çün okudun bilmezsin
Ha bir kuru ekmektir

Okudum bildim deme
Çok taat kıldım deme
Eğer Hak bilmez isen
Abes yere gelmektir

Dört kitabın mânâsı
Bellidir bir elifte
Sen elifi bilmezsin
Bu nice okumaktır

Yiğirmi dokuz hece
Okursun uçtan uca
Sen elif dersin hoca
Mânâsı ne demektir

Yunus Emre der hoca
Gerekse bin var hacca
Hepisinden iyice
Bir gönüle girmektir

                 Yunus Emre

İnsan olmayı bilmeden, insanı incelemeden sahnede hiçbir şey yapılamaz. - Müşfik Kenter

1932 - 2012


Haliç Üniversitesi Tiyatro Bölümü’nün başkanlığını ve hocalığını sürdürüyorum. Hepsiyle ayrı ayrı gurur duyduğum yüzlerce öğrencim var. İnsan olmayı bilmeden, insanı incelemeden sahnede hiçbir şey yapılamaz. Sahne dışında da iyi insan olmak önemli ve üstün bir meziyet. Öğrencilerime yıllardır bu öğretiyi aşılamaya çalıştım ve çalışıyorum. İyi oyuncu olmalarını istiyorum. İşlerini iyi yaptıklarını gördüğüm zaman son derece duygulanıyorum, ağladığım da oluyor.

Müşfik Kenter

Kendi Öykümü Düzenlemek Yetiyor Bana - Turgut Uyar

 


1927 - 1985

Binlerce

binlerce pazartesi geçti ömrümde
hangisiydi o çıkaramıyorum
bir kiraz yediğimi hatırlıyorum kurtluydu
demek oldukça eski

bir de saçmasapan şeyler
bir kızın diz altını örneğin
bir adamın çirkin sigara içişini

nasıl yaşanıyor bu vesayetli dünyada
hangi çılgınlar nasıl dayanıyor buna
kimsenin soyunu sopunu bulmak görevim değil
kendi öykümü düzenlemek yetiyor bana
güzel bir öğle vakti
eski güzel bir akşamı hatırlayarak
sonra dopdolu şeyler
damacanalar gibi
içim kabarıyor

sonu olsun diyorum
neyin sonu ama
hiç değilse bu taş basamakların
                                               Turgut Uyar

İnsan yanınca Kerem misali yanmalı - Ahmet Muhip Dranas


Büyük Olsun
Ben büyük şarkıları severim; büyük olsun,

Deniz gibi, gökyüzü gibi her şey ve mahzun.

Seviyorsam seni aşk ölümsüzdür gönlümce,
Âşıksam kadınım değil tanrıçasın, ece.
Denizler yolculuğa çağırır durur da beni
Gitmem düşünerek geri döneceğim günü.
Ben büyük rüzgârları severim; büyük olsun
Aşkım da, özlemim de hepsi, her şey ve mahzun.
İnsan bir yanınca Kerem misali yanmalı,
Uykudan bile mahşer gününde uyanmalı.
                                              Ahmet Muhip Dranas

Hızlı Okuma Teknikleri



Çağımız, hız çağı. Öyle bir hız çağı ki her saat değil, her saniye birçok yeni kavramı, aracı, yapıyı, gelişmeyi hayatımıza sokmakta veya hayatımızdan alıp götürmekte.

Yaşam, her an ve çok hızlı bir şekilde değişiyor, yenileniyor. Bize de bu değişime ve yenilenmeye ayak uydurmak kalıyor.

Kuşkusuz bu değişimin en önemli merkezi; insan, yazı ve yazıyla aktarılan iletilerdir.

Bu süreçte insanı ve yaşamı anlayabilmek ve anlamlandırabilmek için okumak; çağa ayak uydurabilmek için ise çok ve hızlı okumak gerek.

İşte bu çalışma, sizlere hızlı okuma ve aynı doğrultuda hızlı kavrama ve anlama yetisi kazandırmak amacıyla hazırlanmıştır.

Çalışmam içinde, şu ana kadar hiçbir yerde uygulanmamış, ilk defa karşılaşacağınız, birçok değişik tekniğe dayanan, özgün uygulamalarla karşılaşacaksınız.

Umarım bu çalışma hızlı okuma, hızlı kavrama uğraşınızda sizlere kılavuz olur.

Sevgilerimle

Kamil Baki




Hızlı Okuma Uygulamaları

 


Çağımız, hız çağı. Öyle bir hız çağı ki her saat değil, her saniye birçok yeni kavramı, aracı, yapıyı, gelişmeyi hayatımıza sokmakta veya hayatımızdan alıp götürmekte.

Yaşam, her an ve çok hızlı bir şekilde değişiyor, yenileniyor. Bize de bu değişime ve yenilenmeye ayak uydurmak kalıyor.

Kuşkusuz bu değişimin en önemli merkezi; insan, yazı ve yazıyla aktarılan iletilerdir.

Bu süreçte insanı ve yaşamı anlayabilmek ve anlamlandırabilmek için okumak; çağa ayak uydurabilmek için ise çok ve hızlı okumak gerek.

İşte bu çalışma, sizlere hızlı okuma ve aynı doğrultuda hızlı kavrama ve anlama yetisi kazandırmak amacıyla hazırlanmıştır.

Çalışmam içinde, şu ana kadar hiçbir yerde uygulanmamış, ilk defa karşılaşacağınız, birçok değişik tekniğe dayanan, özgün uygulamalarla karşılaşacaksınız.

Umarım bu çalışma hızlı okuma, hızlı kavrama uğraşınızda sizlere kılavuz olur.

Sevgilerimle

Kamil Baki


Hızlı Okuma Teknikleri ve Uygulamaları

 


Çağımız, hız çağı. Öyle bir hız çağı ki her saat değil, her saniye birçok yeni kavramı, aracı, yapıyı, gelişmeyi hayatımıza sokmakta veya hayatımızdan alıp götürmekte.

Yaşam, her an ve çok hızlı bir şekilde değişiyor, yenileniyor. Bize de bu değişime ve yenilenmeye ayak uydurmak kalıyor.

Kuşkusuz bu değişimin en önemli merkezi; insan, yazı ve yazıyla aktarılan iletilerdir.

Bu süreçte insanı ve yaşamı anlayabilmek ve anlamlandırabilmek için okumak; çağa ayak uydurabilmek için ise çok ve hızlı okumak gerek.

İşte bu çalışma, sizlere hızlı okuma ve aynı doğrultuda hızlı kavrama ve anlama yetisi kazandırmak amacıyla hazırlanmıştır.

Çalışmam içinde, şu ana kadar hiçbir yerde uygulanmamış, ilk defa karşılaşacağınız, birçok değişik tekniğe dayanan, özgün uygulamalarla karşılaşacaksınız.

Umarım bu çalışma hızlı okuma, hızlı kavrama uğraşınızda sizlere kılavuz olur.

Sevgilerimle



Doğrudan Anlatım Nedir?

Üçüncü kişiye ait bir sözün hiç değiştirilmeden, söyleyenin ağzından çıktığı gibi, aktarılmasıdır.


Atatürk; yurtta sulh, cihanda sulh, demiş.
Ablam bana "Sevil, ben seni hiç anlamıyorum." dedi.
Atalarımız, iki dinle, bir söyle, diye boşuna söylememiş.


Not: Üçüncü kişiye ait sözler aktarma cümlesi olarak adlandırılır. Aktarma cümleleri tırnak ("........") içinde verilebileceği gibi, tırnak içine alınmadan da verilebilir. Tırnak içine alınmadıysa aktarma cümleleri iki virgül arasında gösterilir.