İSTEDİĞİNE BURADAN DA ULAŞABİLİRSİN!..

birsorubiryanıt / ARADIĞINIZDAN FAZLASI

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Kamil Baki etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kamil Baki etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Sınav Kaygısı ile Baş Etmenin Yolları



Sınavlar, öğrencilik hayatının kaçınılmaz bir parçasıdır. Ancak çoğu zaman sınavın kendisinden çok, sınava yüklediğimiz anlam ve ona karşı geliştirdiğimiz kaygı bizi yıpratır. 

Sınav kaygısı adlandırdığımız bu kaygı; dikkati toplamakta güçlük, unutkanlık, mide bulantısı, nefes darlığı, başarısızlık korkusu gibi belirtilerle kendini gösterir ve çoğu zaman gerçek performansımızın altında kalmamıza neden olur.


Sınav kaygısı, kişinin sınav sürecinde ya da sınav öncesinde yaşadığı yoğun endişe ve korku halidir. Bu kaygı, genellikle “Ya yapamazsam?”, “Başarısız olursam ne yaparım?”... gibi olumsuz düşüncelerle beslenir.

Kaygının Kökünü Anlamak

Kaygı, aslında kötü bir şey değildir. Vücudun tehdit algısına verdiği doğal bir tepkidir. Ancak bu tepki çok yoğun hale geldiğinde zihinsel becerileri baskılar ve performansı düşürür. Bu yüzden kaygıyı ortadan kaldırmak değil, yönetmek gerekir.

Sınav Kaygısıyla Başa Çıkma Yöntemleri


Planlı bir şekilde çalışmak, konulara hâkim olma hissi verir. Bu da kaygının azalmasını sağlar. 

Gerçekçi ve sürdürülebilir bir çalışma programı yapın. Küçük hedeflerle ilerleyin ve her hedefin sonunda kendinizi ödüllendirin.

2) Olumsuz Düşüncelerle Vedalaşmak

“Yapamayacağım!”, “Kötü gidiyor!”, "Başaramayacağım!" gibi düşünceler kaygıyı besler. Bu düşünceleri fark ettiğinizde durup kendinize şu soruyu sorun: “Bu düşüncemin kanıtı ne?”

Yerine daha gerçekçi cümleler koyun: “Elimden geleni yapıyorum, başaracağım.”, "Çalışmalarımın karşılığını alacağım", "Yürüyenle, duran bir olmaz; olamaz."
 
3) Nefes Egzersizleri Yapmak ve Gevşeme Teknikleri Uygulamak

Derin nefes alıp yavaşça vermek, bedenin alarm durumunu yatıştırır. 

Her gün 5-10 dakika nefes çalışmaları, meditasyon ya da basit gevşeme egzersizleri yapmak sınav öncesinde sakinliğinizi korumanıza yardımcı olur.

4) Gerçekçi Hedefler Belirlemek

Kendinize ağır ve ulaşılamaz hedefler koymak yerine, adım adım ilerleyebileceğiniz basamaklar belirleyin. 

“Mükemmel olmalıyım” yerine “Kendimle yarışmalı, kendimi aşmalıyım.” , "Biraz zor olabilir, ancak kararlı olan herkes başarabilir." demeyi deneyin.

5) Uyku ve Beslenmeyi İhmal Etmemek

Uykusuzluk, düzensiz beslenme ve aşırı kafein tüketimi kaygıyı artırır. 

Sınav döneminde sağlıklı ve düzenli bir yaşam zihinsel dayanıklılığı ve başarıyı artırır.


Sınav ortamını önceden deneyimlemek, o ana dair belirsizliği azaltır. 

Zaman tutarak sınav çözmek, gerçeğine yakın sınav ortamları oluşturmak; sınav anında oluşabilecek risklere karşı sizi önceden uyarır. 

Bu tip uygulamalar hem bilgi hem de sınav sürecine dair kontrol duygunuz artar.

7) Destek Almaktan Çekinmemek

Bazı durumlarda kaygı o kadar yoğun olur ki baş etmek zorlaşır. Bu gibi durumlarda bir rehber öğretmenden ya da bir psikolojik danışmandan destek almak size güç verir, ortaya çıkabilecek olumsuz durumlardan sizi korur.


Sınav, belli bir ana ya da zamana yönelik bilgi ölçen bir araçtır. 

Senin zekânı, kişiliğini ya da değerini belirlemez. 

Başarı ya da başarısızlık zamana ve duruma göre değişiklik gösteren soyut bir kavramdır.

Hiç şüphen olmasın ki başarı her zaman bizim yanımızda, avuçlarımızdadır.

Bize düşen görev ise onu görebilmek, avuçlarımızda tutabilmektir.

SEN BUNU YAPABİLİRSİN!..

ÖYLEYSE HEMEN BAŞLA!..

Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni 


Bir Çift Beyaz Ayakkabı - Kamil Baki


Geçen gün alışveriş yapmak için evden çıkmıştım, biraz ilerleyip sağa döndüğümde sokağın başında biri bir yana diğeri başka bir yana savrulmuş bir çift çocuk ayakkabısıyla göz göze geldim. Beyaz pırıl pırıl bir çift kız çocuğu ayakkabısıydı.

Biraz duraksadım ve yürüyüp gittim.

Marketten alınacaklar vardı. Arkama sağıma bakmadan uzaklaşıp gittim.

Alınacakları marketten aldıktan sonra, aynı yoldan eve yöneldim.

Biraz önce ayakkabıları gördüğüm yere geldiğimde ayakkabıların yerde olmadığını fark ettim.

Sağıma soluma baktığımda duvarın üstünde o beyaz ayakkabılar gözüme ilişti .

Ayakkabılar duvarın üstünde bana bakıyordu.

Bir çift ayakkabı.

Beyaz pırıl pırıl bir çift kız çocuğu ayakkabısı.

Yerden alınmış, özenle duvarın üstüne konmuştu.

Bir ayakkabının ne olduğunu, ne anlam ifade ettiğini bilen biri tarafından alınıp, duvarın üstüne kaldırıldığı kesindi.

O an kendime çok kızdım. Ben neden o ayakkabıları yerden alıp bir kenara koymayı düşünmemiştim?


Mutlaka bir sahibi olmalıydı.

Ne olmuştu acaba?

O ayakkabılar neden sokaktaydı?

Sahibini başına bir şey mi gelmişti?

Sorular, sorular... Kafamda ardı ardına sıralandı.


Belki de yenisi geldiği ya da artık gereksinim duyulmadığı için sokağa atılmıştı o ayakkabılar.

Olamaz mıydı?

Olabilirdi.

Kafam bunlarla meşgulken bir de baktım ki evin önündeyim.

Kapıyı açıp içeri girdim. Eşim elimdekileri alıp mutfağa götürdü.

Ben de oturma odasına geçtim. Televizyonun karşısında dalıp gitmişim çocukluk yıllarıma.

Bayram akşamları geldi gözümün önüne.

Bayramlıklarımız, ayakkabılarımız, kıpır kıpır eden yüreğimiz...

Sabah olmayı bilmezdi o gecelerde.

Yatağımızdan kalkıp kalkıp bakardık ayakkabılarımıza, bayramlıklarımıza.


Televizyonun karşısında ne kadar geçti bilmiyorum. Eşimin sesiyle irkildim.

Kamil, Kamil... ekmek almayı unutmuşsun.

Yerimden kalktım eşimin yanına gittim, hemen alıp geleyim, dedim.

Yemek hazır, fazla oyalanma, dedi.

Kapıyı açıp aşağıya indim. Biraz yürüyüp köşeyi dönünce gözüm duvarın üstüne gitti ister istemez.

Ayakkabılar yoktu.

....!!!


Umarım, bir değer ifade eden, güzel bir yerdedir şimdi o beyaz ayakkabılar.

Kamil Baki
 Eğitimci Yazar








Çocuklara Harika Öyküler: Sinan ve Canan Okul Yolunda - Kamil Baki

 

Sinan’la Canan bir gün okula gidiyorlardı. Okula yaklaştıklarında Sinan,

“Aaa, bak yerde bir zarf var.” dedi.

Sinan, birkaç adım attı ve yerdeki zarfa uzanıp zarfı aldı ve çabucak zarfı açtı. Sinan’ın gözleri bir anda parladı.

“Ooo, 300 lira… Yaşasın, yakında kumbarada çok param olacak.” dedi Canan’a.

Canan şaşırmıştı. Sinan’a,

“Sen bu parayı kumbarana mı atacaksın?” dedi.

Sinan,

“Evet, kumbarama atacağım. Kumbaram kısa sürede dolmalı. Yoksa yazı yine bisikletsiz geçirmek zorunda kalacağım.”

Canan,

“Nasıl yani?”

Sinan,

“Babam, kumbaramı doldurduğumda bana bisiklet alacağını söyledi.”

Canan,

“Ama, Sinan o para senin değil ki...”

Sinan,

“Olsun, o parayı ben buldum; o para artık benim.”

Canan,

“Bence yanlış düşünüyorsun. O para senin değil. Sahibini bulup o parayı sahibine teslim etmen gerekir.”

Onların böyle heyecanlı konuştuklarını gören İlyas yanlarına gelip

“Arkadaşlar, ne oldu, ne tartışıyorsunuz?” dedi.

Canan,

“Sinan, yolda 300 lira buldu. O para artık benim, diyor.”

İlyas,

“Sinan’cım, o parayı sen kaybetseydin ve ben bulsaydım ne yapardın?”

Sinan hiç düşünmeden,

“Parayı isterdim.” diye cevap verdi.

İlyas,

“Vermiyorum, deseydim ne yapardın?”

Sinan,

“Öğretmenime söylerdim.”

İlyas,

“O zaman senin de yolda para bulduğunu öğretmenimize söylemen gerekiyor sanırım bence”

Sinan,

“Haklısın arkadaşım. Hemen öğretmenimizi bulup söyleyelim.”

Canan,

“Tebrik ederim Sinan’cım, doğrusu bu!”

Sinan, Canan ve İlyas güle oynaya okula gidip sınıfın kapısında öğretmenlerini beklemeye başladılar.

Zil çalıp öğretmenleri gelince Sinan,

“Öğretmenim okula gelirken yolda 300 lira buldum, o parayı size teslim etmek istiyorum.” dedi.

Öğretmen,

“Aferin, Sinan’cım. Kaybeden mutlaka üzülmüştür. Onu sahibine ulaştırmamız lazım. Sen bana şimdi parayı tam nerede buldun onu söyle bakalım.

Sinan,

“Mehmet Bakkalı geçtikten sonra kaldırımda buldum öğretmenim.”

Öğretmen,

“Çocuklar, ben dersten sonra Mehmet Bakkala gider, kendisine para kaybettiğini söylenen birisi uğrayıp uğramadığını sorarım, varsa parayı sahibine teslim ederim; yoksa öyle biri çıktığında bize haber vermesini söylerim.”

Sinan,

“Teşekkür ederim öğretmenim, umarım paranın sahibi bulunur.”

Öğretmen,

“Umarım Sinan’cım bulunur.”

Olayın üstünden birkaç gün geçmişti ki okula yaşlı biz teyze gelip kapıdaki güvenlik görevlisine adının Meltem olduğunu ve Selin Öğretmen’le görüşmek istediğini söyledi.

Görevli, Meltem Hanım’ı Selin Öğretmenin yanına götürüp,

“Selin Hanım, hanımefendi sizinle görüşmek istiyor.”

Selin Öğretmen,

“Buyurun şöyle.” deyip Meltem Hanım’a yer gösterdi. Sonra “Bir şey içer miydiniz?” diye sözüne devam etti.

Meltem Hanım,

“Teşekkür ederim bir şey almayayım. Ben sizin değerli zamanınızı almak istemem.”

Selin Öğretmen,

“Olur mu öyle şey!”

Meltem Hanım,

Beni Mehmet Bakkal gönderdi. Geçen gün oğluma göndereceğim parayı onun dükkanının civarında düşürmüşüm. Bankaya gittiğimde göndereceğim paranın cebimde olmadığını fark ettim ve çok üzüldüm.

Oğlum şu an Gaziantep’te asker. Her ay ona ihtiyaçları için bir miktar para gönderiyorum. Bu ay parayı kaybettiğim için gönderemedim. Oğlumu arayıp olayı anlattığımda,

“Üzülme anne, benim daha param var. Gelecek ay gönderirsin.” dedi.

“Biliyorum onun parası bitmiştir, çünkü ben ona imkanım olmadığı için çok para gönderemiyorum. O, sadece beni üzmemek için öyle söylüyor.

Selin Öğretmen,

“Üzülmeyin oğlunuza göndereceğiniz parayı öğrencim Sinan yolda bulmuş, bana teslim etti. Paranız bende.

Selin Öğretmen, çantasını açıp çantasında Sinan’ın bulduğu zarfı çıkartıp Meltem Hanım’a uzattı.

“Buyurun oğlunuzun parası, güle güle harcasın.” dedi.

Meltem Hanım’ın mutluluğu gözlerinden okunuyordu,

“Öğretmenim çok teşekkür ederim, oğlum çok mutlu olacak. Ona sizden ve öğrencilerinizden söz edeceğim. Eğer izniniz olursa bir an önce bankaya gitmek istiyorum.” dedi.

Selin Öğretmen,

“İzin sizin. Oğlunuza bizden de selam söyleyin.”

Bu olayın üstünden yaklaşık üç hafta geçmişti. Selin Öğretmen elinde bir paketle sınıfa geldi.

Çocuklar, Meltem Teyzenin oğlu Çağdaş, bize Gaziantep’ten mektup göndermiş. Çağdaş’ın gönderdiği mektubu size okumamı ister misiniz?

Öğrenciler hep bir ağızdan,

İsteriz öğretmenim!

Pekiyi, okuyorum çocuklar!

“Sevgili kardeşlerim. Adım Çağdaş. Şu an Gaziantep’te askerlik görevimi yapmaktayım. Yaklaşık beş ay sonra askerlik görevim bitiyor. Oraya gelince hepinizi görmek, yanaklarınızdan tek tek sizleri öpmek istiyorum.

Annem sizleri, sizlerin o güzel davranışınız anlattı. Sizlerle gururlandım. Ülkeme, ülkemin geleceğine olan inancım bir kat daha arttı.

Ben araştırmayı, incelemeyi seven bir insanım. Gaziantep’e geldiğimde Gaziantep’le ilgili çok şey bilmiyordum.

Çarşı izinlerimde Gaziantep’i gezme, dolaşma, tanıma fırsatım oldu. Bu süreçte Gaziantep’le ilgili bilmediğim bir şey öğrendim. Gaziantep, Mustafa Kemal Atatürk’ün nüfusa kayıtlı olduğu ilimizmiş meğer.

Sizlere, bu güzel ülkeyi bizlere emanet eden, bizim geleceğimiz için kendi hayatını hiçe sayıp hiçbir fedakarlıktan çekinmeyen Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün nüfusa kayıtlı olduğu Gaziantep’teki fotoğrafını gönderiyorum. Umarım beğenirsiniz. En kısa sürede görüşmek üzere.

Selin Öğretmen,

Çocuklar, Çağdaş ağabeyiniz bizlere çok değerli bir hediye göndermiş. O hediyeyi ben sizler adına sınıfımızdaki panoya asıyorum. Kendisi ziyaretimize geldiğinde ayrıca teşekkür ederiz.

Tüm öğrenciler Çağdaş ağabeyleri tarafından gönderilen fotoğrafı görmek üzere panonun etrafında toplandı ve panonun önünde büyük bir alkış tufanı koptu.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hızlı Okuma Teknikleri



Çağımız, hız çağı. Öyle bir hız çağı ki her saat değil, her saniye birçok yeni kavramı, aracı, yapıyı, gelişmeyi hayatımıza sokmakta veya hayatımızdan alıp götürmekte.

Yaşam, her an ve çok hızlı bir şekilde değişiyor, yenileniyor. Bize de bu değişime ve yenilenmeye ayak uydurmak kalıyor.

Kuşkusuz bu değişimin en önemli merkezi; insan, yazı ve yazıyla aktarılan iletilerdir.

Bu süreçte insanı ve yaşamı anlayabilmek ve anlamlandırabilmek için okumak; çağa ayak uydurabilmek için ise çok ve hızlı okumak gerek.

İşte bu çalışma, sizlere hızlı okuma ve aynı doğrultuda hızlı kavrama ve anlama yetisi kazandırmak amacıyla hazırlanmıştır.

Çalışmam içinde, şu ana kadar hiçbir yerde uygulanmamış, ilk defa karşılaşacağınız, birçok değişik tekniğe dayanan, özgün uygulamalarla karşılaşacaksınız.

Umarım bu çalışma hızlı okuma, hızlı kavrama uğraşınızda sizlere kılavuz olur.

Sevgilerimle

Kamil Baki




Hızlı Okuma Uygulamaları

 


Çağımız, hız çağı. Öyle bir hız çağı ki her saat değil, her saniye birçok yeni kavramı, aracı, yapıyı, gelişmeyi hayatımıza sokmakta veya hayatımızdan alıp götürmekte.

Yaşam, her an ve çok hızlı bir şekilde değişiyor, yenileniyor. Bize de bu değişime ve yenilenmeye ayak uydurmak kalıyor.

Kuşkusuz bu değişimin en önemli merkezi; insan, yazı ve yazıyla aktarılan iletilerdir.

Bu süreçte insanı ve yaşamı anlayabilmek ve anlamlandırabilmek için okumak; çağa ayak uydurabilmek için ise çok ve hızlı okumak gerek.

İşte bu çalışma, sizlere hızlı okuma ve aynı doğrultuda hızlı kavrama ve anlama yetisi kazandırmak amacıyla hazırlanmıştır.

Çalışmam içinde, şu ana kadar hiçbir yerde uygulanmamış, ilk defa karşılaşacağınız, birçok değişik tekniğe dayanan, özgün uygulamalarla karşılaşacaksınız.

Umarım bu çalışma hızlı okuma, hızlı kavrama uğraşınızda sizlere kılavuz olur.

Sevgilerimle

Kamil Baki


Doğrudan Anlatım Nedir?


Üçüncü kişiye ait bir sözün hiç değiştirilmeden, söyleyenin ağzından çıktığı gibi, aktarılmasıdır.

Atatürk; yurtta sulh, cihanda sulh, demiş.
Ablam bana "Sevil, ben seni hiç anlamıyorum." dedi.
Atalarımız, iki dinle, bir söyle, diye boşuna söylememiş.


Not: Üçüncü kişiye ait sözler aktarma cümlesi olarak adlandırılır. Aktarma cümleleri tırnak ("........") içinde verilebileceği gibi, tırnak içine alınmadan da verilebilir. Tırnak içine alınmadıysa aktarma cümleleri iki virgül arasında gösterilir.

birsorubiryanıt