birsorubiryanıt Arşivinde Ara

birsorubiryanıt / ARADIĞINIZDAN FAZLASI

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Çocuklara Harika Öyküler: Sinan ve Canan Okul Yolunda - Kamil Baki

 

Sinan’la Canan bir gün okula gidiyorlardı. Okula yaklaştıklarında Sinan,

“Aaa, bak yerde bir zarf var.” dedi.

Sinan, birkaç adım attı ve yerdeki zarfa uzanıp zarfı aldı ve çabucak zarfı açtı. Sinan’ın gözleri bir anda parladı.

“Ooo, 300 lira… Yaşasın, yakında kumbarada çok param olacak.” dedi Canan’a.

Canan şaşırmıştı. Sinan’a,

“Sen bu parayı kumbarana mı atacaksın?” dedi.

Sinan,

“Evet, kumbarama atacağım. Kumbaram kısa sürede dolmalı. Yoksa yazı yine bisikletsiz geçirmek zorunda kalacağım.”

Canan,

“Nasıl yani?”

Sinan,

“Babam, kumbaramı doldurduğumda bana bisiklet alacağını söyledi.”

Canan,

“Ama, Sinan o para senin değil ki...”

Sinan,

“Olsun, o parayı ben buldum; o para artık benim.”

Canan,

“Bence yanlış düşünüyorsun. O para senin değil. Sahibini bulup o parayı sahibine teslim etmen gerekir.”

Onların böyle heyecanlı konuştuklarını gören İlyas yanlarına gelip

“Arkadaşlar, ne oldu, ne tartışıyorsunuz?” dedi.

Canan,

“Sinan, yolda 300 lira buldu. O para artık benim, diyor.”

İlyas,

“Sinan’cım, o parayı sen kaybetseydin ve ben bulsaydım ne yapardın?”

Sinan hiç düşünmeden,

“Parayı isterdim.” diye cevap verdi.

İlyas,

“Vermiyorum, deseydim ne yapardın?”

Sinan,

“Öğretmenime söylerdim.”

İlyas,

“O zaman senin de yolda para bulduğunu öğretmenimize söylemen gerekiyor sanırım bence”

Sinan,

“Haklısın arkadaşım. Hemen öğretmenimizi bulup söyleyelim.”

Canan,

“Tebrik ederim Sinan’cım, doğrusu bu!”

Sinan, Canan ve İlyas güle oynaya okula gidip sınıfın kapısında öğretmenlerini beklemeye başladılar.

Zil çalıp öğretmenleri gelince Sinan,

“Öğretmenim okula gelirken yolda 300 lira buldum, o parayı size teslim etmek istiyorum.” dedi.

Öğretmen,

“Aferin, Sinan’cım. Kaybeden mutlaka üzülmüştür. Onu sahibine ulaştırmamız lazım. Sen bana şimdi parayı tam nerede buldun onu söyle bakalım.

Sinan,

“Mehmet Bakkalı geçtikten sonra kaldırımda buldum öğretmenim.”

Öğretmen,

“Çocuklar, ben dersten sonra Mehmet Bakkala gider, kendisine para kaybettiğini söylenen birisi uğrayıp uğramadığını sorarım, varsa parayı sahibine teslim ederim; yoksa öyle biri çıktığında bize haber vermesini söylerim.”

Sinan,

“Teşekkür ederim öğretmenim, umarım paranın sahibi bulunur.”

Öğretmen,

“Umarım Sinan’cım bulunur.”

Olayın üstünden birkaç gün geçmişti ki okula yaşlı biz teyze gelip kapıdaki güvenlik görevlisine adının Meltem olduğunu ve Selin Öğretmen’le görüşmek istediğini söyledi.

Görevli, Meltem Hanım’ı Selin Öğretmenin yanına götürüp,

“Selin Hanım, hanımefendi sizinle görüşmek istiyor.”

Selin Öğretmen,

“Buyurun şöyle.” deyip Meltem Hanım’a yer gösterdi. Sonra “Bir şey içer miydiniz?” diye sözüne devam etti.

Meltem Hanım,

“Teşekkür ederim bir şey almayayım. Ben sizin değerli zamanınızı almak istemem.”

Selin Öğretmen,

“Olur mu öyle şey!”

Meltem Hanım,

Beni Mehmet Bakkal gönderdi. Geçen gün oğluma göndereceğim parayı onun dükkanının civarında düşürmüşüm. Bankaya gittiğimde göndereceğim paranın cebimde olmadığını fark ettim ve çok üzüldüm.

Oğlum şu an Gaziantep’te asker. Her ay ona ihtiyaçları için bir miktar para gönderiyorum. Bu ay parayı kaybettiğim için gönderemedim. Oğlumu arayıp olayı anlattığımda,

“Üzülme anne, benim daha param var. Gelecek ay gönderirsin.” dedi.

“Biliyorum onun parası bitmiştir, çünkü ben ona imkanım olmadığı için çok para gönderemiyorum. O, sadece beni üzmemek için öyle söylüyor.

Selin Öğretmen,

“Üzülmeyin oğlunuza göndereceğiniz parayı öğrencim Sinan yolda bulmuş, bana teslim etti. Paranız bende.

Selin Öğretmen, çantasını açıp çantasında Sinan’ın bulduğu zarfı çıkartıp Meltem Hanım’a uzattı.

“Buyurun oğlunuzun parası, güle güle harcasın.” dedi.

Meltem Hanım’ın mutluluğu gözlerinden okunuyordu,

“Öğretmenim çok teşekkür ederim, oğlum çok mutlu olacak. Ona sizden ve öğrencilerinizden söz edeceğim. Eğer izniniz olursa bir an önce bankaya gitmek istiyorum.” dedi.

Selin Öğretmen,

“İzin sizin. Oğlunuza bizden de selam söyleyin.”

Bu olayın üstünden yaklaşık üç hafta geçmişti. Selin Öğretmen elinde bir paketle sınıfa geldi.

Çocuklar, Meltem Teyzenin oğlu Çağdaş, bize Gaziantep’ten mektup göndermiş. Çağdaş’ın gönderdiği mektubu size okumamı ister misiniz?

Öğrenciler hep bir ağızdan,

İsteriz öğretmenim!

Pekiyi, okuyorum çocuklar!

“Sevgili kardeşlerim. Adım Çağdaş. Şu an Gaziantep’te askerlik görevimi yapmaktayım. Yaklaşık beş ay sonra askerlik görevim bitiyor. Oraya gelince hepinizi görmek, yanaklarınızdan tek tek sizleri öpmek istiyorum.

Annem sizleri, sizlerin o güzel davranışınız anlattı. Sizlerle gururlandım. Ülkeme, ülkemin geleceğine olan inancım bir kat daha arttı.

Ben araştırmayı, incelemeyi seven bir insanım. Gaziantep’e geldiğimde Gaziantep’le ilgili çok şey bilmiyordum.

Çarşı izinlerimde Gaziantep’i gezme, dolaşma, tanıma fırsatım oldu. Bu süreçte Gaziantep’le ilgili bilmediğim bir şey öğrendim. Gaziantep, Mustafa Kemal Atatürk’ün nüfusa kayıtlı olduğu ilimizmiş meğer.

Sizlere, bu güzel ülkeyi bizlere emanet eden, bizim geleceğimiz için kendi hayatını hiçe sayıp hiçbir fedakarlıktan çekinmeyen Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün nüfusa kayıtlı olduğu Gaziantep’teki fotoğrafını gönderiyorum. Umarım beğenirsiniz. En kısa sürede görüşmek üzere.

Selin Öğretmen,

Çocuklar, Çağdaş ağabeyiniz bizlere çok değerli bir hediye göndermiş. O hediyeyi ben sizler adına sınıfımızdaki panoya asıyorum. Kendisi ziyaretimize geldiğinde ayrıca teşekkür ederiz.

Tüm öğrenciler Çağdaş ağabeyleri tarafından gönderilen fotoğrafı görmek üzere panonun etrafında toplandı ve panonun önünde büyük bir alkış tufanı koptu.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hiç yorum yok: